12 Nisan 2009 Pazar

güneşli nisan cumartesisi


Güneşliydi Ankara. Bir nisan cumartesisinin keyfiyle
Coşkuluydu insanlar sokaklarda ve çocuklar parklarda.
Ulus’un çarşısında esnaflar bağırırken çıkmıştık yokuşu
Gevrek simidin yanık susamları dökülmüştü yola
Ve güvercinler umursamıyordu insanları…

Çıkarken kaleye çektim çıkardım seni merdivenlerden
aslında ben seni değil sen beni çekiyordun güselim…

Yüksekteydi kale ve de serindi.
Oturmuştuk surlara ve seyre dalmıştık Ankara’yı
Güneş tepedeydi ve yakmıştı yanaklarımızı.
Sızlıyordu durmadan ve tatlı tatlı kaşınıyordu…

Seni izliyordum çaktırmadan ama sinsice
Güneş arkadaydı ve gözlerimi kısmadan sana bakmak da imkansız…
İzledim seni uzun uzun… samsun üstüne samsun içtim…
Bir ara yatmak istedim dizine ama benden önce kapmışlardı.
Sana yaklaşmak sana sarılmak istiyordum bir an önce .

gözlerin …
… gözlerin ürkekti bana bakarken bir şeylerden korktuğun da belliydi.
Umursamadım etrafı ve sadece seni görüyordu gözlerim.

Ve sen dizime yattın başladı o anda hikaye .
Hiç bitmesin istedim günü ve hiç geçmesin istedim zamanı...
Ama yalnız değildik ve rahatsız oldular bu tavırdan.
Tutup kaldırdın beni oturduğum yerden
Kalktık gidecekken gidemedik.
Ayakta surlarda sana sarılıp izlemek istedim Ankara’yı…

Hiçbir zaman tadını alamadığım tuzsuz çekirdekten müthiş keyif alıyordum.
Tadı tuzu yoktu belki ama güseldi yine de …
216nın ekşimiş kokusuyla karıştı camelin dumanı
susuzluktan çatlayan dudaklarımızı birde güneş çatlatmıştı.

Güneş hızla inerken tepeden inmeliydik bizde artık o kaleden
Yavaş yavaş inişe geçmiştik çarşıdan geçerken
Akşam simidinin kokusunu aldık. Az kalmıştı bayatlamıştı ama acıkmıştık da
Birer lokma kopardık yarı kuru yarı bayat simitten..
Güvercinlerde istiyordu simitten öylece bıraktık duvara onlara da…

Hiç yorum yok: