26 Nisan 2009 Pazar

c vitamin'şerleri

Nisanın son cumartesisinde oturmuş eve eski fotoğraflarıma göz atıyordum. Uzun saçlı kıvırcık hallerimi görüp iç geçirdim. Ne güselmiş o zaman saçlarım. Yaşlanmışım dedim içimden. Eskiden olsa hayatta evde durmazdım. Hele ki nisanda bir cumartesi günü. Bu neye işaretti? Cevabını bal gibi biliyordum. Eskisi gibi güçlü ve eskisi gibi neşeli değildim artık.

Uyumak istedim biraz. Her zaman şekerleme yaptığım kanepeme uzandım. Ama hiç uykum yoktu. Peki neden yorgundum? Neden hiç halim yoktu? Bahar mı çarpmıştı beni yoksa hasta mıydım?

Kafama estikçe aldığım C vitaminlerinden aldım 2 tane. Bi tanesi yetmedi bi an için. Hemen kalkmak istiyordum ayağa çünkü.

Bu vitaminlerde neden turuncu olur ki hep? C vitamini sadece portakalda mı var? Limon da sarı ama o da C vitamini dolu. Küçüklükten beri zor yutarım hapları. Sırf bu yüzden küçükken yürüyememiştim de iğne dedikleri şeylerden yemiştim anca ayağa kalkabilmiştim.

Romatizma dedikleri şeye yakalanmıştım küçükken. Filmlerde hep yaşlılılarda olurdu ya o hastalıktan. Yağmurun yağacağını bilirlerdi hani. İşte o hastalık. Hatta kemal sunalın bir filminde de vardı öyle bi muhabbet.

Yaşlılık hastalığına tutuldum işte ben 7 yaşındayken. O zamanların en popüler ilacı olan penadurlarla geçti çocukluğum. PANDA dondurma çok azdı bizim zamanımızda onun yerine PENADUR yerdik biz ayda bir. Sonra sonra geçti lanet hastalık ama zamanda geçmişti çoktan. Büyümüştüm artık. arada sırada dizlerim zonklar yine ve bana o küçükken yediğim penadurları hatırlatır.

Hiç yorum yok: