20 Mayıs 2009 Çarşamba

Nefes alamıyorum

Bütün gün uğraştım nefes almak , yaşamak için. Boğazımda düğümlenmiş çıkamayan nefesler. Demir bir tasma takmışçasına sessiz ve ağırdan yaşadım bugünü. Gerçekten de nefes alamıyordum.Benim yerime alınan kararlar vakit kaybetmeden uygulamaya girdikçe ben nefes alamaz hale de geldim.

Bomboştu ev; odam mutfak banyom… dolaplarımda boştu. Şişeler kaseler kutular da bomboştu. Bi an beynimin de boş olabileceğini düşündüm. Ve işin acı tarafı ben de inanmaya başlamıştım bomboş bir adam olduğumu düşünmeye.
Kapıya dayanan finaller ödenmeyi bekleyen faturalar özür dilenecek , intikam alınacak, kutlanacak ot olacak bok olacak insanlar da beklemekteler beni. Bilgisayar başında boşa harcanmış zamanlar, okunmayı bekleyen ders notları, yıkanmayı bekleyen tabaklar, dökülmeyi bekleyen çöp kovası …Düşündüm de ne çok şey bekliyormuş beni de haberim yokmuş . bekleyenim çokmuş…gülümseme tuttu şimdi beni . birazdan kahkahaya dönüşecek acı gülümseme sonrasında Mahsunlaşıp gözlerimde dolacak. Ama hıçkıra hıçkıra ağlayamayacağım. Uzun zamandır hıçkıra hıçkıra ağlayamıyorum. En son ne zaman ağladığımı unuttum. Göz yaşı akması ağlamaktan sayılmaz canım. Onlar sadece duygu boşalması … ağlamak sa apayrı bir olay. İnsan zamanlarını ayırmalı onun için hazırlık yapmalı bence. Karanlık bir odaya geçmeli bir kutu mendil almalı kapıyı defalarca kilitleyip başlamalı ağlamaya da böyle planlanınca da ağlanmaz ki. O zaman ne olacak peki?

Demek ki her yerde ağlamak absürd bir davranışmış. Kantinde ağlayanları görürdüm yılda en az bir kere. Ağlayıp da gözleri kan çanağına dönene kadar yaygarayı basan ama bi taraftan da birine sarılıp belli etmemeye çalışan ama her ne hikmetse çabucak fark edilip başına üşüşen insanlar topluluğu olayı anlamaya çalışırken ağlamak da işin farklı bir boyutu.

En sevdiğim saatler başladı yine. Sabahın 5inde yine ayaktayım. Bütün gün uyuyacağımı bile bile yine bilgisayar başındayım. Uyuyamıyorum. Aslında yatsam uyurum ama uyumaktan korkuyorum. Ya gece uykuda gidiverirsem . nefes alamıyorum 2 gündür ve bu durum beni endişelendiriyor. Beklide oraklı bekçi başucumda bekliyor. Bir taraftan da ninni söylüyor. Uyusun da ölsün diye.

Zamanı kim durdurabilir ki? İnsanların peşinden şehir şehir gezdim. Birkaç saat görmek için hasret dedikleri saçma sapan özlemsi şeyi gidermek için o kadar yol gittim. Ne işe yaradı. İlişkiler iyiyken iyi de kötüyken neden kötü? Acaba şehirlerden şehirlere gitmeseydim hayatımda bir değişiklik olur muydu? Bir sonraki versiyon ile iletişim kurarken gittiğin şehirleri anlatmak versiyonun yapım yerini biliyorsan onu elde etmek daha mı kolay oluyor. Farklı tip ve ebatlarda makinelerin menşelerini bilmek daha doğrusu şehirlerini bilmek insana bişiler katar mı? Uffffff bu saatte de amma soru sordum. Ne bileyim ben ? neyse ne kardeşim. Yat zıbar en iyisi ölürsen de kalanlara Allah tan rahmet kederli ailesine baş sağlığı dileriz olur biter konu da kapanır.

Bugünkü cenaze gibi cenazemi oradan oraya da taşımayın ha ! gömüverin bi köşeye tamam. Aslında en büyük hayalimdir. Cesedimden pide yaptırıp tüm ahaliye beni seven sevmeyen herkese dağıtmak ve sonunda ;

YEDİNİZ BİTİRDİNİZ ULAN BENİ….
...diyebilmek...

Hiç yorum yok: